Kişilik Bozuklukları

Şizoid Kişilik Bozukluğu

Şizoid Kişilik Bozukluğu A kümesi kişilik bozuklukları arasında yer almaktadır. Şizoid Kişilik Bozukluğu kişinin içsel dünyasıyla yoğun bir meşguliyet içerisinde olur. Kendisini dış dünyadan soyutlar. Şizoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler çevresinde gelişen olaylara karşı duyarsız kalır. İkili ilişkilerden kaçar. Toplumsal olay ve olgularla ilgilenmez. Ortak duygulara karşı mesafeli olmayı tercih eder. Şizod Kişilik Bozukluğu genel anlamda insan ilişkilerinden uzak durma, sosyal ilişkilere karşı isteksizlik, tercih edilen yalnızlık olarak ifade edilir.

Şizoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler, yakın ilişkiler kurmaktan kaçar. Kurdukları her yakın ilişki onlar için risktir. Sosyalleşmez. Sosyalleşmekten kaçındıkları ve kalabalıklara karışmadıkları için duyguları tam olarak fark edilmez.Bu yüzden şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler genel anlamda içlerine kapanık olması olarak yorumlanır. Bu kişiler genelde soğuk ve mesafeli gözükürler. Bunun için kişilerarası ilişkiler anlamında da problem yaşar.

Şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler sosyal çevresinden ziyade kendi ailesiyle bile iletişim kurmaktan sakınırlar. Yalnızlığı bir tercih olarak ifade ederler. Duygularını net olarak ifade etmedikleri içinse genel anlamda soğuk olarak görülen kişiler olarak değerlendirilirler. Bazı durumlarda karşılaştıkları stres durumlarıyla baş edemezler. Problemlerle baş etme becerileri düşük olduğu için bazı durumlarda psikotik dönemler yaşar. Kendilerini yoğun baskı ve tehdit altında da hisseder.

Şiozid tanımı 1900’lü yıllarda  kişinin dikkatini iç dünyasına yönlendirme olarak ifade edilmiş ve bu tanım çerçevesinde ele alınmıştır. İlk olarak DSM-III ‘te detaylı şekilde ele alınmış, daha sonra ise bazı değişikliklerle günümüze kadar ulaşmıştır.

Şizoid Kişilik Bozukluğunun Tanı Kriterleri

1-Kendi ailesi dahil diğer kişilerle yakın ilişki kurmaktan kaçınır. Duygularını kısıtlı şekilde ifade eder. Yakın ve samimi ilişkilere girmekten hoşlanmaz.

2- Genellikle tek başına etkinlik yapmayı tercih eder. Tek başına sinemaya gider. Tek başına gezer. Yaşamını tek başına idame ettirir.

3- Her insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan cinselliğe dahi mesafeli yaklaşırlar. Şizoid Kişilik Bozukluğu için cinsellik temel ihtiyaç değildir. Yaşamlarına böyle devam ederler. Ancak bazı yerlerde cinselliğe karşı az da olsa ilgi duydukları olur.

4- Tek başına yaşamaktan hoşlanırlar. Bu yüzden grup halinde etkinliklere katılmaz. Katıldıkları etkinliklerden ise çok az zevk alır.

5- Birinci dereceden yakın akrabaları haricinde diğer insanları çevrelerine yaklaştırmaz. Yakın arkadaş ve sırdaş onlar için çok uzaktır.

6- Başka insanların kendisine yapmış olduğu övgü ya da destek hiçbir şekilde umurlarında olmaz. O yüzden övgü ya da yergi hiçbir şekilde umurlarında olmaz. Başkalarından alacakları övgü ya da destek kendilerine inandırıcı gelmez.

7-Duygusal anlamda diğerlerinden uzak dururlar, ilişkileri kopuk ve mesafelidir. Duygularını genel anlamda tek düze olarak yaşarlar.

Şizoid Kişilik Bozukluğu Yaygınlığı

Şizoid Kişilik Bozukluğu için pek çok farklı kaynakta araştırma yapılmıştır. Yapılan araştırmalarda toplumun %7.5’i şizoid kişilik bozukluğu yaşadığı da ifade edilmektedir. Ancak başka bir çalışmaya göre ise nüfusun %1-2 arasında etkilediği ifade edilmektedir. Şizoif kişilik bozuklukları diğer patolojik bozukluklara göre  en az yatarak tedavi gerektiren hastalık olarak ifade edilir. Erkeklerde ve şizofreni aile öyküsü olan kişilerde şizoid kişilik bozukluğunun ortaya çıkması daha olasıdır.

Şizoid kişilik bozukluğu geniş bir yelpazede değerlendirilebilir. Ağır ve devam eden bir rahatsızlık olarak da tanımlanmaktadır. Ego ile süperegonun yaşamış olduğu bozulmalar sonucunda ortaya çıktığını ifade eden bilim insanları da mevcuttur.

Hemen Seans Al

Kohut ise şizoid kişilik bozukluğunu savunma alt yapısı olarak tanımlamış, narsisistik kırılganlıkla da bir tutmuştur. Anneyle iletişimdeki eksikliklerden dolayı ilişkinin ve bağlanmanın içselleştirilmemesi de aslında şiozid kişilik bozukluğunun ortaya çıkmasında bir etken olarak ifade edilir. Anneyle olan ilişkideki eksiklik bebeğin kendilik aktivasyonunu engellemektedir. Böylece nesne ilişkileri kuramına göre gelişen benlik sekteye uğramakta, ego yapısı ve kendilik algısı bu yüzden hasar görmektedir.

Böylece kişi duygularını ifade etmekten çekinir, başkalarına güvenmekte zorlanır. Kendisini yalnız başına daha fazla güvende hisseder. Görünüşte her ne kadar derin bir yalnızlık yaşasa dahi içten içe insanlarla ilişki kurmak isteyen bir tarafları da mevcuttur.

ŞKB genel olarak bilişsel davranışçı terapi, grup terapisi ve ilaçlı tedavi yöntemleriyle tedavi edilmektedir. Bu alanda yapılan çalışmalar en etkili terapi yönteminin bilişsel davranışçı terapi olduğunu ifade etmektedir. Bazı durumlarda hastanın yatılı tedavisi ve ilaçlı tedavisi de istenmektedir.

Terapilerdeki asıl amaç kişilerin duygularını anlamlandırması ve davranışlarının değiştirilmesi üzerine gerçekleştirilir. Bilişsel davranışçı terapi uzun vadede kişiye olumlu yönde etki eden bir terapi yöntemidir. İlaç tedavisi genelde ağır hastalarda tercih edilmektedir.

Bu konuda sitemizde bulunan klinik psikologlardan online terapi alabilir, konuyla ilgili derinlemesine çalışma yapabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir